Güvenli Bağlanma…

Hayat bağlanmalardan ibarettir önce anneye, sonra babaya ve aileye ardından da yaşama.

Yaşama sevinci olmayan kişiler bağlanamayanlardır.

Birçok psikolojik sorun köklerinde ya bağlanamamak ya da bağlanmanın şiddetini ayarlayamamak vardır.

Bağlanma deri, duygusal bir beceridir ve çocukluk yıllarında eğitimdir. Bağlanamamak bir sorun olduğu gibi kime ne kadar bağlanacağını bilmemek de ayrı bir sorundur. Çocukluk yıllarına güven duygusu ile geçirememiş kişiler yetişkinlik yıllarında bağlanmaktan kaçınır. Bunlar bağlanamayanlardır.

Bağlanamayanlar evlenip çoluk çocuk sahibi olsalar da eşlerine kendilerini bırakamazlar ve ne olur ne olmaz diyerek bir yanlarını hep kenarda tutmaya çalışıyorlar kime, ne kadar bağlanacaklarını tam kestiremezler.

Bir çocuğun en belirgin özelliği bağlanma çabasıdır.

En basit hali ile çocuğun güven içinde kendini bir duygusal yakına bırakabilmesidir diyebiliriz bırakabilme hali bağlanmayı anlatan en belirgin özelliktir.

Kendini bırakabilenler bağlanabilirler.

Bağlanabilme bırakabilme becerisi elde etmektir.

Bağlanamayan anneler çocukları ile yorulur. onun isteklerini bitmek tükenmek bilmediğini düşünür halbuki bağlanması tamamlanmış bir anne gücünü çocuğunu sıcaklığına kendi ruhunda duymaktan alır.

Çocuğunun kendisini tükettiğin zanneder. Hâlbuki bu tükenmişlik değil bağlanamamaktan kaynaklanan mücadele halidir. Çocuk ancak kendini tamamen bırakmış bir anne ruhu ile ruhen duyumsar. Anne bu ihtiyaca cevap vermedikçe çocuğunun kendisini gereksiz yere zorladığı düşünür. Hâlbuki çocuk hal diliyle kendini bana bırak anne demektir.

O çocukluk dönemindeki güvenli bağlanmanın bir sonucu da kişinin hissedebilme yeteneğinin gelişmesidir.

Bebekliğinde güvenli bağlanan kişiler yetişkinlik yıllarında lezzetin her çeşidini normal insanlardan daha fazla duyar. Çünkü bedenle ruh arasındaki o güçlü bağlantı yani hisler ile kurulduğu için bu kişilerde beş duyu organı keyiflice çalışır.

Göz rengarenk dünyayı görebilir, farklı damak tatlarını Duyumsayarak alabilir, sen hafif bir rüzgâr dahil edebilir, kulak evrenin kuzum içindeki seslerden lezzet anlayıp becerebilir.

Kaygı varsa duygular özgürce yaşanmaz kaygı bağlanamamanın verdiği tedirginliktir kişinin kendini emniyette hissedememesi halidir.

Kaygılı kişi kendisinde var olan öz hislerine göre değil başkalarının beklentilerine göre yaşamaya gayret eder böylece kendini emniyetle aşağılanmalar da değersizliklerden kurmaya çalışır. Fakat bu sürecin aynı zamanda onun dış dünyaya bağımlılığını yavaş yavaş inşa ettiğini de farkında değildir. Böyle kaygılı kişiler sürekli şöyle dersem mi düşünülür? Böyle yaparsam, nasıl anlaşılırım? Diyerek kendi duygularından uzaklaşırlar çevresindekilerin hislerini duymaya bağımlı hale gelir, başkaları tarafından takdir edilse de hiçbir zaman kendinden memnuniyet duymaz o.

Kaygılı olanlar çocuklar beni seviyor musun, üzgün müsün, kızgın mısın şeklinde SORULAR sorar ebeveyn duygularını sorularıyla öğrenmeye çalışır.

Anne babalar ise tüm bu çabaları yanlış okur. Çocuğun kendisini ne kadar çok sevdiğini önemsediğin onu anlamaya çalıştığını fazlaca merak ettiğini zannederler. Hâlbuki çok sevmesinden değil kaygı duyup kendini emniyeti almak istemesinden kaynaklanır.

Bağlanma, her ne kadar çocuklukta elde edilen bir duygusal yetenek ise de bunun kullanıldığı yer yetişkinlik dönemdir.

Örneğin çocukların yoğun duygusal davranmana gir ve bunlara karşı koyamamalarının altında yatan en temel etken erken dönemde çocuk ile ebeni arasındaki bağlanma problemdir bu nedenle deki uzmanlar, babalarıyla duygusal doyma erişmemiş kız çocuklarının daha fazla erkek arkadaş arayışına girdiğini söyler.

 

0 530 526 72 64